~İçerikte ki makale, şiir, söz ve hikayeler hiç bir şahısa hitaben yazılmamış olmak ile birlikte, tamamen ilham ürünüdür.~

 

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Konuşmasam.. Yine de duymaz mısın?




Uzunca süren, acı dolu sensizlik dönemlerinden kalma bir sızı olsa gerek.
Öyle ki, gece uyandığımda yanımda olduğuna inanamamıştım.

Hem hala sensizliğe göze alamıyorum, hem de yaptıkların artık o kadar çok geliyor ki..
Bana yapılanları çabuk unuturum, 
Ama söylenilenlerde iş değişiyor.
Duyduklarım sadece acıtmadı, parçaladı içimi. 
Ve günden güne yankılanmakta hala kulaklarımda.

Bunca özlemime rağmen, karşıma çıksan, sarılmaktan dahi uzak tutar kulağımda çınlayanlar..
Onlar yara değil, onlar birer kara delik zihnimde.
Aklımın evreninde, kendince.
Günden güne düşüncelerimi,
Ve yavaş yavaş hislerimi de yutan bir kara delik.

Güven duygusundan uzaktayım şimdilerde ve kendimi senden bile korumam gerekiyor yeri geldiğinde.
Büyük bir sorumluluk bana devroldu, 
Kendime, bu 'öykü'ye sahip çıkmam gerekiyor şimdi.
Senden iyi bakamayacağım belli zaten de,
Yalnızlığa terk etmem kendimi, incitmem senin gibi..

Ve bir gün,
Beni ister isen; 
Koruman gerekecek hep.


Öykü Ekin Yıldırım

24 Mayıs 2012 Perşembe

Kaçış'ın dönüşü.




Aklımdan kaçarken kimliğini düşürmüşsün.
Ne sen uzun süre isimsiz dolaşabilirsin, ne de ben bu şekilde yeni bir isim öğrenebilirim.
Bildiklerimin hepsi senden ibaret, senden gelenler.
Kendim olmayı çoktan unutmuş, hep o çift kişilik tek hayata bağlı kalmış,
Bundan yıllar sonrasında bile düşünsem, 
Farksız olmam.


Her ne olarak gördü isen beni;
Bakış açını değiştirebilirsin elbet. Farklı görebilirsin.
Nefretten de geçtim, duygusuz bile kalabilirsin, ve kaçık uykuların birer birer döner hayatına
Koyduğun adımı bile unutabilirsin ve gülüşlerim gelmez, boş kalsa da aklına 
Fakat, detaylarında gizli bir ben vardır yine,
İnceler sızlatır.


Huzurlu gibi görünen bir ormanda gibi olursun.
Yarar, ve yaralarını birden bire yoksayar gelecek hayallerin.
Sonra birgün, sana göre bir 'yeni doğum'a, bana göre bir hiçliğe doğru hareket etmek ister iken
Hiç umulmayan yaralardan birini zorlarsın farketmeden.
Bastıracak bil el olur ise, yabancı olur.
Saran ise ancak kanı durdurur.

O tanıdıklık, o farkındalık, o yokluğum..
Sıralanır aklının yollarında.
Körpe bir sokağın arka bahçesi gibi iken bir mahalle oluveririm aklında.
Bir cennet gibi arar iken gözlerimi
Dileğini taşıyan bir yıldız olurum aslında
Ve kayarım, o dilek ben olsam da, olmasam da ..


Öykü Ekin Yıldırım




23 Mayıs 2012 Çarşamba

En güzel mevsim'im



Her şey umrum dışı bu vakitlerde,
Henüz ayak basmadığın odamda, bir hayalet gibi dolaşır iken
Geleceğinde ki yokluğumdan haberdar,
Geçmişinde kalır aklım.

Verdiğin her şeyi geri alır iken sen yavaş yavaş
Nasıl bir çıkar olduğunu düşünemedim bile
Ve sırf sözümü tutmak amaçlı
Gözlerimde tuttum yaşlarımı

Hep hayalin ile dolaşırım,
Ve denge nedir bilinmez bundan sonra bedenimde.
Öğrettiğin her şeyi, sen dolu tekrarlarım da,
Sonrasında hep yaz olur, ve bir daha bahar sevemem ben.




Öykü Ekin Yıldırım

Nokta'dan virgül'e.







Sensizliğe hazırladılar belli ki,
Sensiz yaşamaya alıştırdılar beni,
Ama ben düştüğümde kalkar iken bildim,
Özledim..

Koyduğun o noktanın ucunu,
Fırtınalarım ile sürükleyip uzattım.
Uyduruk da olsa bir virgül oldu şimdi,
Bitirmedim..

Öykü Ekin Yıldırım


20 Mayıs 2012 Pazar

Bir'Sen




Bir ''sen'' varmış içimde yıllarca sakladığım.
Yüreğimin karanlıklarında sığdırdığım
Yağmurlarım yağarken içimde fırtınalarda
Sen olmuşsun benim güneşim ve ''toprağım''

Bir ''sen'' varmış içimde neden ise hiç karşılaşmadığım
Her kayıplarımda farketmeden sana ''aalayışlarım''
Bıkkınlığım taşarken bedenimden
Yine dönüp tek ''ben''im olan, sana sığınışlarım

Bir sen varmış içimde ''ben'im'' olan
Farkına vardığımda ardından gelişlerim
Bir bahar gibi yüreğime açan
O ''benim''i gerçekleştirenim

Bir sen varmış içimde öylesine saydığım
O 'sen' e her saniye ömrümü sığdırdığım
Kayıp bunca yıldan sonra hâla benim olan
Işığım sana aşıĞım..






Öykü Ekin Yıldırım

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Eskimiş Kelimeler





Yalnız kaldıkça ağladım..
Ve gözyaşlarım arkadaş oldular bana..

Mutlu bir hayat kazanmak uğruna, elimde ki orta şartları yatırmıştım bahse.
Elim bile titrememişti hayallerimi sayar iken, yanıldıklarını düşündüklerimin ellerine.
İçimde o ukala gülümseme, çok bildiklerini sandıklarını fısıldardım içten içe.
Hep mi öyle olacaktı? Hep mi kötü biterdi masalların sonları?

Ümit dolu, parlak gözler ile girdim gerçeklerin sahasına, ve çaldı ziller.
Baş kaldırmalarıma karşın, doğru bildiklerini kullanarak yıldırmak adına,
Ellerinde saatler ile, en ufak bir pürüzü dahi kullanmak üzere, hep üzerimizde oldu gözler.
Ve biraz dolduruş, küçük küçük bir çok hata, onlara istediklerini verdiler.


Senin verdiğin sözleri tutamadım,
Bu bahse seni de dahil ettim, kazandıramadın.
Ödüyorum şimdi günden güne
Senden uzak devam eden ömrüm ile

Hep içimi rahat tutmaya çalışıyorum,
Olması gerekenden fazlasını istemedim senden.
Ellerin de dünler kadar keskinlik ile
Hayatımı aldın benden.

Duyuyor musun, bilmem.
Ama ben şarkı söylüyorum sana her gece..




Öykü Ekin Yıldırım


Funda - Çaresizim




O zaman azıcık nostalji(:

18 Mayıs 2012 Cuma

Enkaz





Kıyametin kopmasına az kalmıştı içimde ama sakin görünmeye çalışıyordum dışarıdan kendimce. 
Öptüğün dudaklarımda ukalalık besledim, öyle ki hep o sert gülümseme sergileniyor yüzümde.
'Sözde masumluğun' ile kirletir iken ömrümü, çarptığın her kapı bir diğerini yıkar iken farkedemediğin, 
gidişinden belli;
Kanın yerde kaldı aklımın şehrinde, sen gider iken. 
Kalbimin kırıklarına basıp geçer iken. Ayakların kanadı ve kanın yerde kaldı.
Sonuç olarak sen, her ardına bakışında altında kaldın yer ile bir ettiğin düşlerimin enkazında.


Öykü Ekin Yıldırım

Etkiye Tepki




Güçlü gibi duran kanatlarım vardı zamanında.
O koca tüyleri birer birer kopardı bedenimden her gidişinde sevgili.
Ardına bile bakmadı ya, izledi mi acaba düşer iken beni birileri?
Çizdiklerim gibi ezberlemiştim yüzünde ki çizgileri.

Yolda yürür iken düşen bir çocuğu bastığı gibi bastı ilk utançlarım.
Benim ile birlikte dağılmış yerlere bütün inançlarım.
Her vuran rüzgarda ellerini aldattığını hissederek dağılır saçlarım.
Uyandığım diğer bir sabahın karşısına geçip kendime hesap sorarım;

Böyle bir yaradan nasıl düşersin sevgili ben?
Her şey yolunda sanıyordum?

Böyle bir yara ile en iyi nasıl hissedebilirsin ki sevgili ben?
Her şey yolunda gibi hissettiriyordu,
Ama aslında,
Vaktini çalmış.


Öykü Ekin Yıldırım





Benden Kurtulmak.







Size hayır dedikçe vazgeçemiyorum 

Soluk soğuğa koşuyorum peşinizden 
Üç öğün yediğim dudaklarınız 
Zamanı içiyorum gözlerinizden 

Gece oldu mu bir seviniyorum ki 
Duvarlara gölgeniz düşüyor 
Durmadan uzuyor boynunuz bende 
Enseniz güzel ya daha güzelleşiyor 

Tutup gölgenizi soyuyorum 
Meydana çıkıyor güzelliğiniz 
O çizgiler, o üçgenler, o yuvarlaklar 
O şeyler benden gizlediğiniz 

Hepsi bir bir aşikar oluyor 
Siz uyurken sizden uzakta 
Aynı yastığı paylaşıyoruz her gece 
Ben bir yatakta, sen bir yatakta 

Gördünüz mü yine kahroldunuz işte 
Öpüşmekten, sevişmekten, yorulmaktan 
Bari evet deyin de kurtulun 
Böyle her gece benim olmaktan
Ümit Yaşar OĞUZCAN

17 Mayıs 2012 Perşembe

Hop



Herkes yapması gerekeni yapıyor aslında.
Tüm davranışlar ne kadar uzağa olması gerektiğinin hesaplarında.
Dal nedir ki, bir yaprak bile kalmadı çınarımda.
Sonbahar olsa gerek, ömrümün serin sularında..
Ve ben dünden meğilliymişim meğer boğulmaya..


Her dudaktan çıkan sözün gerçeklik payı var.
Bir göz gezindirmek lazım, kimde kalmış ki ar.
Çoktan öykü olmuş iken mutlak mutluluklar.
Bende ki umut olsa gerek, ve masum yalanlar..
Dünden istekliymişim inanmaya..

Her yazana yakışan.


''Eline, diline, beline'' dedikleri misali ''kalemine'' hakim olmalı.
Kırıcılıktan uzak da karşındakine pay biçmeyi bilmeli.
Her şeyden önce, kendi hakkından gelmeli.
Alır iken 5 yaş küçük, verir iken sözcükleri aynı oranda büyümeli.

Örnek olmasa da, okunmaya değmeli.
Derdimize çareye değil, 
Güzel günlere bakmalı.

Hep hoş'tu bu.


Gece, aydınlığın üzerine karanlığın puslu tüllerini indirip gökyüzü sergisinde yıldızların ay ışığıyla dans ettiği zamanlarda yine seni özlüyorum sevgili. Yokluğuna inat sesinin sıcaklığını, yüzünün utangaçlığını ve gülüşlerine saklanmış baharları düşünüyorum. Puslu bir hayatın hüzne sürgülenmiş vaktinde anıyorum – yüreğimle özdeşleşmiş- vuslat kokulu ismini. Yokluğundan arta kalan kırık dökük anıları geçmişin tozlu raflarından indirip imkansız sevdamızı delicesine haykırıyorum bulutlarla taçlanmış gökyüzüne..Boğazımda düğümlenmiş kelimeleri bir bir kanatıp hasretinde demliyorum hayatın hüzün yüklü meşakkatlerini.. Acıya inat, yokluğunda inat seni düşünüyorum özlemin en dar vakitlerinde. Beni “ sensiz “ bırakıp gittiğin yerde hala seni bekliyorum sevgili….

Sevda mevsiminde bir bahar göremeden gitmiştin. Yokluğunu bir beden bol gelecek şekilde küçük bedenime örerek ait olduğun baharlara zamansız gitmiştin. Bu gidişin binlerce sebebi vardı biliyorum.
 
 Gidişin bazen “sana gecikmişliğim “ olmuştu bazen de senin hayata yeniden ve sıfırdan başlayamama korkuların. Her ne olursa olsun gitmiştin işte. Anlamı yok gidişini tekrar yüreğimde küllendirmenin. Lakin gittiğin gece, tüm acıları soyunup yağmurların koynunda yüreğimle çırılçıplak “sana“ ağlamıştım. Yokluğunda kimi zaman kanadım durdum sevdanın kör topal kelimelerinde. Kimi zaman da tek bir kelime etmeden yalnızlığına demlendim. Tek cümlelik vedaları iyi bilirim sevgili. Gidişinle ayrılığın ayak uçlarına yuvarlansam da yüreğimle hep imkansız sevdama sustum. Evet, benden uzaklara giderken – bir zamanlar yüreğine ölümsüzlüğünü kazıdığın- adımı tek kalemde silmişsin dudaklarından. Yaşanmış onca hatırayı “hiç yaşanmamış“ bilip sonsuza dek çıkarmışsın beni hayatından. Adımı “ iki dudağın arasında” anmamakla beni unutma çabasında olabilirsin sevgili. Beni çoktan unutup geçmişin tozlu raflarına sürgülemiş ya da sendeki “ beni “ yalnızlığa kefensiz gömmüş olabilirsin lakin ben seni gittin diye bir kalemde unutmadım sevgili. Sana inat, yokluğuna inat yaşattım seni. Gelmeyeceğini bile bile beni “ bana “ bıraktığın yerde hala seni bekliyorum. Dilimde ikimizin şarkısı ve senden bana miras iki damla gözyaşıyla sevdamı sayıklıyorum. Ve özlerken seni; mayasız yokluğuna “bir mintan sabır“ ekleyip hayatın en dar teknesinde varlığını “yarınlarıma” yoğurmakla meşgulüm sevgili.. Ben seni hala seviyorum sevgili….

Bilmiyorum. Hangi kadın gelmeyeceği bilindiği halde her gece sabah ezanlarına kadar beklenildi? Hangi erkek, sevdiği kadının ellerini bir daha tutamayacağını bilse de sevdiğinin- daha tövbesi edilmemiş- taze günahlarına kefil oldu? Giden bir kadının ardından kaç erkek, sevdiği kadının gülüşlerini dualarına katıp giden sevgilinin kangrenleşmiş acılarına “yarım bedenini “ kefen bildi ? Cevabı olmayan onlarca soru sevgili. Evet, sen gittin diye etrafımı tel örgülerle çevirdim. O tellere hasretinin ölümcül elektriğini verip gelmeyeceğini bile bile seni bekledim gülüşlerinin tomurcuk açtığı tepelerde…

Sensizlikte üzerime çullanan arsız fırtınalar, yüreğime yapışmış kör ayazlar korkutmaz beni. Yokluğunda yeniden depreşen sancılar ya da adımın bir kalemde unutulması benim canımı acıtmaz sevgili. Olur da bir vakit yüreğinle bulutlara özenip delice ağladığında kirpiklerinden süzülen gözyaşlarının toprakta heba olması korkutur beni. Ya da dar bir vakitte ölümün şerbetini benden önce Azrail’in avuçlarından içmen canımı acıtır sevgili. Evet, aramıza “ bir ömürlük hasreti " koyup benden gitsen de, senin uzaklarda yaşadığını bilmenin tarif edilmez hazzı ve uzaklarda bir yerde sıcak tebessümlerinin etrafındaki insanlara verdiği umutla sensizlikte bile “ seni “ yaşayabiliyorum. Ama benden önce göçersen bu fani âlemden dayanamaz bu can bu gidişe. Bu acıya dayanamaz fakir yüreğim. Sen uzaklarda huzurun koynunda uyurken; her gece ben üşüyen ellerimi semaya kaldırıp Yaradan’ a yalvarıyorum. Her gece yüreğimi seccadede bırakıp ıslak dualarımla hep “ varlığında senden önce ölmeyi “ diliyorum sevgili. Haram olsa da gülüşlerin bana, senden önce fani alemden göçmeyi diliyorum Mevla’dan. Seni sensiz severken bile seni düşünüyorum sevgili…

Ben yamalı bir bedenin kocaman yüreğiyle sevdim seni. Yokluğunda senden kaçmak varken ben yine senin hatıralarına sığındım. Yüreğinde unutulduğumu bilsem de, ben seni “sensiz“ yaşatan oldum. Hayatında “doğruluğumu“ ispat edemediğin tek yanlışın olarak kalsam da çizdiğin mutluluklarda dillendiremediğin en güzel sevda olsam da ben seni seviyorum sevgili. Yokluğuna inat, yalnızlığına inat..

Gün geldi benden uzaklardaki varlığınla mutlu olup senin gözyaşlarında kanadım durdum. Biz seninle iki yakası birbirine hiçbir zaman kavuşmayacak uçurum olsak ta delice sevdik birbirimizi. Kâh seninle ayrı bulutlardan düşen iki damla olup aynı sevda toprağına yağdık kâh aynı yürekle gülümseyip aynı gözle imkânsızlığımıza ağladık. Evet, biz seninle takvimlerden düşen zamana yenildik sevgili. Aynı gökyüzüne serilmiş birbirine yabancı iki yıldız olduk. Sen, ay ışığıyla dans eden yıldız olmuşken; ben gecenin tüllerine yüreğiyle tutunan ve her an kaybolmaya hazır bir yıldız oldum. Bir gece kaysam da gökyüzünden ben hep sende olacağım sevgili. Çünkü biz seninle yaşadığımız hayat kadar yalan, ölüm kadar gerçektik …



Never feeling save anymore



Could you?
How?..

16 Mayıs 2012 Çarşamba




Bir süre sonra, birşeyler başarmaya başladıkça;


daha çok gülüyor sundur
daha az üşüyor sundur 
kuşkusuz daha güçlü
bir o kadar mükemmel
 sonuç olarak kendin sindir.

Kendini sev. Kim olursan ol, buna değersin (=



I cannot stumble here
                                                                 I am safe inside my head..
       





Sen, Ben.. Gerisi Vesaire..



   Sevgili!..       
                                                               
Aşkın şiirini yazmak isterdim sana; sana aşkı şiir ile yazmak isterdim... Aşkı seninle tanımlamak ister, aşkı sende tanımak isterdim. Ay ikiye bölündüğünde yanında olmak, Uhud’da dişini avcuma almak isterdim.


Sevgili!..

Şimdi senden uzakta, aşk şudur diyebilsem eğer, son defa kendimi ve ilk defa okuyucumu kandırmış olacağım. Bildim dediğim bir aldanıştır çünki o, duydum dediğim bir yanlıştır. Şimdi ayın, şın ve kaf’ları çıkardılar elif belerden de sensizliğin mektebinde bir sabra mıhladılar bizi elif’lerle he’lerden.
Sensizlikte hasretin hüzzamlarını öğrendik kucak kucak, ve aşkın nihavent saltanatını arar olduk köşe bucak. Bildiğimizi sandıkça yandık da yolunda, yolunda yandığımızı sandıkça bildik sonunda.

Aşkın gerçeği değildi bildiğimiz, ama aşkın ateşiydi yandığımız. Artık şüphedeyiz, canları yâre ulaştıran bir sel miydi aşk, şekeri güzele sunup ağuyu kalbe bulaştıran bir el miydi!..

Sana varacak yolların çilesi miydi; tutkular ötesi tutkunun zirvesi, hasretle yanışların sesi miydi!..

Galiba varlığın çekim alanına giren en ulvi acıydı aşk; ve maddeyi mânâya veren en cömert sancıydı. Ruhların çeşitli varlıklar arasında bölüştürülen süsüydü belki; belki ötelere yazgılı yitirişlerin türküsüydü.


Kalp kalbe konan kelebek kanatlarında renk; kudümlerde düşünüp neylerde ağlayan âhenkti aşk. Şarkın bütün şiir macerasıydı, belki Yesribli sevgililer için tutulan bir Anadolu yasıydı. Yağmur yağmur belaya başını tutmaklar ve ateş ateş denizlere kendini atmaklardı. Mansûr’u dâra takan da, Halil’i oda yakan da oydu, ve oydu Eyyub’u derde bırakan da. Tuz kadar mübarek, ekmekçe aziz idi; toprakleyin bereket, su gibi temiz idi.
Aşk iğnesiyle dikilince bir dikiş, kıyamete kadar sökülmez imiş. Aşk ile insan elbet güneşe benzer; ve aşksız gönül misâl–i taşa benzer. Hayatı aşka bölünce hayat çoğalır; bütün hayatları toplasan geriye aşk kalır. Gelip kemiğe dayanınca dünya, hayata atılan kemend olur; göz kapaklarından vurulunca kasırgalar, annelerce deprem, babalarca bend olur.

Aşksız bahar dallarını kuru bir ayaz boğar, aşksız rahmini yargılayan bebekler nâgehan doğar. Mahrem düşüncelerle perdelenen odalarda ya ezel ya ebet olur; aşk kayıp giderse dünyadan ebet kıyamet olur;

sevgisizlik gelir, dünya cehennem olur.
Aşk gelince burukluğun şiirinde hüzün dokur heceler; ve azarlanmış kalpleri ısırır tam yarısında geceler. Saban onunla sürerse toprağı koşarak, ancak o vakit yeşerir taze bir başak. Atların nallarından yıldırımlar masallara dökülür, ve yollanamayan mektuplarda nice kalpler sökülür.
Kayan yıldızlar gibi büzülür elem dehlizlerine diller, ve melal süzülür gibi melek kanatlarında döker yapraklarını güller. Kaderin dehşetini yakan şamdanlar özge pervanelere tesellikâr düşer, şefkatli bir ekmek kırıntısıdır kurutulmuş buselere yâr düşer.


Sevgili!..

Kapına geldik; aşkı öğret bize; ve aşkını ver yüreklerimize.
Bir nihânîce gamzene gamzede âşıkların adına... Hani uykuya dalınca kenti, ve yalnız başına kalınca kendi...

Hani yalnız gecelerde konuşmadan kalınca dilleri, ve hâl üzre gönüller anlar olunca bütün dilleri... Vicdan sesinden bîzâr kürek mahkumlarınca, hani âşıkların hasreti özlemle karınca...
Hani gurbetin ucunda gönlüme gömen de seni, hani seni gurbet gurbet gönlüme gömende... Güneş ve ay nurunu aşkından alırken; güneşin ışığı aya vurur gibi âşıkı aydınlatırken... Gel ey Sevgili bir huzmecik bahş eyle âsî ve aciz üftadene, ve umut ver peykin olmaya teşne kem zerrene. Aşkları unutan bendene aşkını unutturma!..


Her şey sen olsun şu dünyada ve olmasın sen olmayan dünyada. 




(İskender Pala)

B'aşka direniş.

baÅka direniÅ


Dünya durmalısın.. Yıldızların kaymasın..
Güneş utanıp yerinden doğmuyor, yansın ışıkların.. 
Adımlarım bu kadar sendelemeyin.. Başım sen de dik dur..
Gözlerim bu denli geçmesin kendinden.. 
Sigarama sardığım geçmişim kalksın geleceğimin döküldüğü sokaklarından..
Ömrümü dumanında daha fazla boğamasın..
Ve her gördüğümde, aşk, bana bu kadar yaklaşmasın..
Aşk yak'laş'masın..

Dönecek misin?




Bahar yerini yaza bırakıyor. 
Şimdi sen yoksun ama, bahçeme ektiğin tomurcuklar yavaş yavaş çiçek veriyor.
Sana sahip olduğum yıl'ın nede güzel dönemleri idi bunlar. Tam bir yaz havası, tam bir aşk havası..


Her gün suluyorum çiçeklerini, iyi bakıyorum onlara.
Ara sıra senli şeyler yazıyor, ve okuyorum. Anlamışcasına iyice açılıp, sen kokuyorlar.
Senden aldığım nefesimin yerine aratmamak amaçlı olsa gerek.


Alışılması zor bir olaydı zaten, yalnız uyumaya çalışmak.
Dengesizliği hor görmeyip, yatak çift kişilik olmadığı sürece yalnız uyuyamıyordum.
Ve kulağımda çınladıkça benim olan sözlerin, boğazımda ki düğümü yumuşatamıyordum.


Ağlamadım. Ağlamayı bıraktım.
Artık sahibim değildin çünkü, kendi kendime sahip çıkmalı ve güçlü olmalıydım.
Git gide yabancılaşıyor, sanki benim sevdiğim sen değil de bir başkasıymış gibi hissediyordum.


İnsanların ihtiyaç ve istekleri ne tuhaf. Varlığın yetmiyordu bazen.
Hem var olmalıydın, hemde iliklerime kadar sevgin dolmalıydım his'sen.
Birden gelişti herşey, birden sağlamlaştı ve birden düştü.


Tüm bunları algılamak ilk zamanlar benim için çok güçtü.
Beni uzak tutmaya çalışanların işini kolaylaştırmak bana düştü.
Ve farkında olmadan belki de beni unutmana katkıda bulunuyordum, özleyeceğini düşünür iken.


Şimdilik kokunlu bir kazağın var bende, geçmesin diye çıkarmaya korktuğum kutudan. 
Bir kaç yıl idare eder beni tahminimce.
Sonra mı? Sonra sen döneceksin ya..


Yani.. Döneceksin değil mi?


Söylüyorum ben, sen







Dinle küçük adam.. 
Kalbimden birşeyler düşüyor yine yerin dibine. 
Her düşüş bir çizgi, bir çatlama sesi,
Dinle. 
Sarmak için aldığın gönlüm paramparça ellerinde, 
Açıkla bana, 
Dinle.. 

Dinle küçük adam.. 
Verdiğin sözler yankılanıyor geçmişten bugüne. 
Herbiri geçici çaresizlikten çıkmış, 
Dinle. 
Yine hangi birimi düşecek iken tuttun, 
Say bana, 
Otur dinle.

Kırıldım.





Bir kaç mevsim daha eskitmek isterdim senin ile.
Birbirimiz için yaratılmış olmadığımız kesin ama yinede benim ile ‘bir’din.
Kalbimin uykularını kaçıran ilk yangın,
Hayatımdan çıkmamana eşit benliğimide silebirdin.

Uykusuzluğumdandır hor görme, o aşk kokan gözlerine melül bakışlarım,
Lâkin birde şu var; o başkalarında burcu olan kokuyu ben hiç senden almadım.
Kırıldım, kırıldım ama o tarafı duvara yasladım..

15 Mayıs 2012 Salı

Regina Spektor - Hero

Regina Spektor - Hero

It's all right.. No one's got it all..

Günahım'mış



''Allah kurtarsın!'' diye aslında cezaevine denmeli,
Barındırmak zorunda olduğu için günah işleyenleri.
Ben getirdiğini sanar iken kalbime cenneti,
''Allah kurtarsın!'' dedi bana da birileri.