~İçerikte ki makale, şiir, söz ve hikayeler hiç bir şahısa hitaben yazılmamış olmak ile birlikte, tamamen ilham ürünüdür.~

 

17 Mayıs 2012 Perşembe

Hep hoş'tu bu.


Gece, aydınlığın üzerine karanlığın puslu tüllerini indirip gökyüzü sergisinde yıldızların ay ışığıyla dans ettiği zamanlarda yine seni özlüyorum sevgili. Yokluğuna inat sesinin sıcaklığını, yüzünün utangaçlığını ve gülüşlerine saklanmış baharları düşünüyorum. Puslu bir hayatın hüzne sürgülenmiş vaktinde anıyorum – yüreğimle özdeşleşmiş- vuslat kokulu ismini. Yokluğundan arta kalan kırık dökük anıları geçmişin tozlu raflarından indirip imkansız sevdamızı delicesine haykırıyorum bulutlarla taçlanmış gökyüzüne..Boğazımda düğümlenmiş kelimeleri bir bir kanatıp hasretinde demliyorum hayatın hüzün yüklü meşakkatlerini.. Acıya inat, yokluğunda inat seni düşünüyorum özlemin en dar vakitlerinde. Beni “ sensiz “ bırakıp gittiğin yerde hala seni bekliyorum sevgili….

Sevda mevsiminde bir bahar göremeden gitmiştin. Yokluğunu bir beden bol gelecek şekilde küçük bedenime örerek ait olduğun baharlara zamansız gitmiştin. Bu gidişin binlerce sebebi vardı biliyorum.
 
 Gidişin bazen “sana gecikmişliğim “ olmuştu bazen de senin hayata yeniden ve sıfırdan başlayamama korkuların. Her ne olursa olsun gitmiştin işte. Anlamı yok gidişini tekrar yüreğimde küllendirmenin. Lakin gittiğin gece, tüm acıları soyunup yağmurların koynunda yüreğimle çırılçıplak “sana“ ağlamıştım. Yokluğunda kimi zaman kanadım durdum sevdanın kör topal kelimelerinde. Kimi zaman da tek bir kelime etmeden yalnızlığına demlendim. Tek cümlelik vedaları iyi bilirim sevgili. Gidişinle ayrılığın ayak uçlarına yuvarlansam da yüreğimle hep imkansız sevdama sustum. Evet, benden uzaklara giderken – bir zamanlar yüreğine ölümsüzlüğünü kazıdığın- adımı tek kalemde silmişsin dudaklarından. Yaşanmış onca hatırayı “hiç yaşanmamış“ bilip sonsuza dek çıkarmışsın beni hayatından. Adımı “ iki dudağın arasında” anmamakla beni unutma çabasında olabilirsin sevgili. Beni çoktan unutup geçmişin tozlu raflarına sürgülemiş ya da sendeki “ beni “ yalnızlığa kefensiz gömmüş olabilirsin lakin ben seni gittin diye bir kalemde unutmadım sevgili. Sana inat, yokluğuna inat yaşattım seni. Gelmeyeceğini bile bile beni “ bana “ bıraktığın yerde hala seni bekliyorum. Dilimde ikimizin şarkısı ve senden bana miras iki damla gözyaşıyla sevdamı sayıklıyorum. Ve özlerken seni; mayasız yokluğuna “bir mintan sabır“ ekleyip hayatın en dar teknesinde varlığını “yarınlarıma” yoğurmakla meşgulüm sevgili.. Ben seni hala seviyorum sevgili….

Bilmiyorum. Hangi kadın gelmeyeceği bilindiği halde her gece sabah ezanlarına kadar beklenildi? Hangi erkek, sevdiği kadının ellerini bir daha tutamayacağını bilse de sevdiğinin- daha tövbesi edilmemiş- taze günahlarına kefil oldu? Giden bir kadının ardından kaç erkek, sevdiği kadının gülüşlerini dualarına katıp giden sevgilinin kangrenleşmiş acılarına “yarım bedenini “ kefen bildi ? Cevabı olmayan onlarca soru sevgili. Evet, sen gittin diye etrafımı tel örgülerle çevirdim. O tellere hasretinin ölümcül elektriğini verip gelmeyeceğini bile bile seni bekledim gülüşlerinin tomurcuk açtığı tepelerde…

Sensizlikte üzerime çullanan arsız fırtınalar, yüreğime yapışmış kör ayazlar korkutmaz beni. Yokluğunda yeniden depreşen sancılar ya da adımın bir kalemde unutulması benim canımı acıtmaz sevgili. Olur da bir vakit yüreğinle bulutlara özenip delice ağladığında kirpiklerinden süzülen gözyaşlarının toprakta heba olması korkutur beni. Ya da dar bir vakitte ölümün şerbetini benden önce Azrail’in avuçlarından içmen canımı acıtır sevgili. Evet, aramıza “ bir ömürlük hasreti " koyup benden gitsen de, senin uzaklarda yaşadığını bilmenin tarif edilmez hazzı ve uzaklarda bir yerde sıcak tebessümlerinin etrafındaki insanlara verdiği umutla sensizlikte bile “ seni “ yaşayabiliyorum. Ama benden önce göçersen bu fani âlemden dayanamaz bu can bu gidişe. Bu acıya dayanamaz fakir yüreğim. Sen uzaklarda huzurun koynunda uyurken; her gece ben üşüyen ellerimi semaya kaldırıp Yaradan’ a yalvarıyorum. Her gece yüreğimi seccadede bırakıp ıslak dualarımla hep “ varlığında senden önce ölmeyi “ diliyorum sevgili. Haram olsa da gülüşlerin bana, senden önce fani alemden göçmeyi diliyorum Mevla’dan. Seni sensiz severken bile seni düşünüyorum sevgili…

Ben yamalı bir bedenin kocaman yüreğiyle sevdim seni. Yokluğunda senden kaçmak varken ben yine senin hatıralarına sığındım. Yüreğinde unutulduğumu bilsem de, ben seni “sensiz“ yaşatan oldum. Hayatında “doğruluğumu“ ispat edemediğin tek yanlışın olarak kalsam da çizdiğin mutluluklarda dillendiremediğin en güzel sevda olsam da ben seni seviyorum sevgili. Yokluğuna inat, yalnızlığına inat..

Gün geldi benden uzaklardaki varlığınla mutlu olup senin gözyaşlarında kanadım durdum. Biz seninle iki yakası birbirine hiçbir zaman kavuşmayacak uçurum olsak ta delice sevdik birbirimizi. Kâh seninle ayrı bulutlardan düşen iki damla olup aynı sevda toprağına yağdık kâh aynı yürekle gülümseyip aynı gözle imkânsızlığımıza ağladık. Evet, biz seninle takvimlerden düşen zamana yenildik sevgili. Aynı gökyüzüne serilmiş birbirine yabancı iki yıldız olduk. Sen, ay ışığıyla dans eden yıldız olmuşken; ben gecenin tüllerine yüreğiyle tutunan ve her an kaybolmaya hazır bir yıldız oldum. Bir gece kaysam da gökyüzünden ben hep sende olacağım sevgili. Çünkü biz seninle yaşadığımız hayat kadar yalan, ölüm kadar gerçektik …



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder